Boğaz Köprüsü için derler İstanbul'un incisi diye. Nedendir bilmem ben Galata'ya yakıştırdım bu sıfatı. Yanı başında yükselen onlarca apartmana inat mağrur duruşunu koruduğu için sanırım.
Benim için yeri hep ayrı olmuştur Galata Kulesi'nin. İstanbul dendi mi ilk aklıma gelendir hep.
Kaç yıldır doyasıya gezmeyi beklediğim İstanbul'u bayram tatilinde (nihayet) 5 gün gezme fırsatı bulduk. Şehir olarak Ankara'dan pahalı olsa, elimizi cebimizden çıkarma fırsatı bırakmamış olsa da severek gezdik pek çok semtini. En çok İstiklal ve Galata'da zaman geçirdik.
Kule uzaktan oldukça etkileyici görünse de yakından bambaşka güzellikte.

528 yılında fener gözetleme kulesi olarak inşa edilse de yıllar boyu tahribata uğramış. Her medeniyette yeniden yükselmiş, bozulmuş, tekrar düzeltilmiş. Sonuç olarak günümüzdeki halini almıştır.

İster İstiklal'in canlı hayatından, renkli dükkanlarından, güzel kokulu kafelrinin arasından yürüyün, İster Karaköy'den yokuşları tırmanıp, basamakları çıkarak, ya da Meşrutiyet Caddesi'nden Pera Palas'ın önünden sakince ilerleyerek varın... Yolunuz illaki Galata'nın eğri büğrü yollarında son bulacaktır.
Geç vakitlerde pek ıssız olmakla birlikte tekinliğini kaybetse de o yollardan Galata'ya sakin sakin yürümek her şeye değdi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder