“…Ne şeytanı
azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması… İçimizdeki
şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu… İçimizde şeytan yok… İçimizde
aciz var… Tembellik var… İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha
korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var… “
Kitabın sonlarında aynen böyle söylüyor Ömer Bedri’ye.
Yıllardır içinde yaşattıklarını, kopan fırtınaları, hatalarını örtbas etmek
için uydurduğu kılıfı, tek seferde anlatıverdi Bedri’ye… İçindeki şeytan
değildi belki ama onu şeytanca esir almış bir tembellik, boş vermişlik ve gözü
doymazlıktı onunki.
Sabahattin ALİ edebiyatıyla tanışmam lise dönemime denk
geliyor. Edebiyat hocamın sormuş olduğu bu yazarı bilemeyip, bu durma içlenip,
nasıl tanıyamam bu yazarı derken kendimi kitabevinde bulmuştum. İlk kitabı olarak da İçimizdeki Şeytan’ı
seçmiştim kendime. Neden bu kadar ağır bir kitabını seçtim bilmiyorum, ama o
dönem okuyup yarım bırakmış, çok da anlayamamıştım. Ya da anlamak istememiştim,
bende düşüncesizliğime ve boş vermişliğime bir kılıf uydurmuştum.
Zaman geçtikçe Sabahattin Ali’nin kalemi dönem dönem
okumazsam ihtiyacını hissettiğim bir duyguya dönüştü. Yaşamı, düşüncesi, ailesi hatta öldürülüşü
bile yazdıklarında onu hissetmemi sağladı.
Kitabı yarıda bırakıp, rafa kaldırdıktan sonra pek çok
kitabını okudum Sabahattin Ali’nin. Hepsinden etkilendim, sarsıldım. Ama
hiçbiri İçimizdeki Şeytan kadar etki bırakmadı bende. Ya da kitabı henüz
bitirmiş olmanın verdiği etki bu.
Kitabı okurken hep Macide’yi daha yakından hissettim.
Yaşadıkları, ona yaşatılanlar… Hep onun için biraz daha üzülürken kendimi
bulmamı sağladı. Ömer… Macide’ye ne kadar üzüldüysem, Ömer’ e de o kadar
kızgındım. Acizliğinin sebebini, içinde var olduğunu ve onu ele geçirdiğini
düşündüğü şeytana yakıştırdığı için… Ve
Bedri… İçinde fırtınalar kopsa da iyiliğinden zerre vazgeçmemiş olmasını
kitabın sonuna kadar anlayamadım.
Kitap, adından da anlaşılacağı üzere içimizde olduğunu zaman
zaman dile getirdiğimiz şeytanla ve onun yaptırdığına inandıklarımızla ilgili.
Kendi bencilliğimizle çamura batarken, beraberimizde sürüklediklerimizle
ilgili.
Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’sının gölgesinde
kalmış, bana göre ondan birkaç adım daha önde bir kitap.
KÜNYE
Kitabın Adı: İçimizdeki Şeytan
Yazarın Adı: Sabahattin ALİ
Basım: YKY, 6. Baskı,2003
Aslında söyledikleriniz çok doğru. İnsanın bencilliği yüzünden çamura batışını ve beraberinde sürüklediklerini o kadar başarılı anlatıyor ki Sabahattin Ali. Kürk Mantolu Madonna'nın gölgesinde kaldığı kesinlikle doğru ama Kürk Mantolu Madonna'nın yeri çok ayrı bende :) Kürk Mantolu Madonna hakkındaki yazımı okumanız için bloguma beklerim.
YanıtlaSilBu arada blogunuz hayırlı olsun, keyifle takip edeceğim.Sağlıcakla :)
Yorumunuz için teşekkür ediyorum. Sabahattin Ali'nin yeri bende bambaşka.O yüzden hiçbir eserine haksızlık etmek istemem. Beni de en çok bu romanı etkilemişti.
YanıtlaSilBloğunuzu takip edeceğim, hoşçakalın ;)