10 Ocak 2013 Perşembe

33 VARYASYON

2012 – 2013 tiyatro sezonunun merak uyandıran oyunlarından bir tanesi de 33 Varyasyon. Klasik müzikle pek ilgili olmayanlar için uzak bir oyun ismi. Ama yine de bilinmezliğin cazibesiyle dikkat çekmeyi başarıyor. Oyuna gitmeden önce sadece Beethoven ile ilgili bir oyun olduğunu biliyordum. Açık söylemek gerekirse gideceğim oyunları önceden araştırmayı kendi adıma doğru bulmuyorum. Ufak ipuçları alıyorum tabi ki ama tüm oyunun çözümlemesinden de uzak duruyorum. 33 Varyasyonda da yine bu şekilde oldu. Oyuna gideyim mi gitmeyeyim mi çelişkilerindeyken ablamın ön ayak oluşuyla oyuna gittik. Oyunun ilk dakikalarında çok fazla adapte olamadığımı belirtmek isterim. Belki de dışarıdaki soğuk Ankara havasının, salon içindeki klimalarla da sürmesinden dolayıdır! Ben tüm bu dış etmenleri düşünürken; oyun ilerleyip de kendimi bir izleyici olmaktan çıkıp oyunun içinde hissetmeye başladığım an farkına vardım ki çoktan oyun beni büyülemeye başlamış. Havada uçuşan notalar, açılık kapanır dekor, farklı sahne tasarımı beni içine almış Beethoven’ın yanına götürmüş bile. Bir de bakıyorum, günden güne eriyen ama hedefinden sapmayacak kadar ilkeli Müzikolog Katherine ‘in peşinden Bonn’ a sürüklenmişim. Oyunda bir müzikoloğun, Beethoven'ın Diabelli için hazırladığı varyasyonu 33'e tamamlamasını ve çok dabaşarılı sayılamayacak 50 saniyelik Diabelli bestesini neden yıllarca üzerinde uğraşıp tamamlamaya çalıştığını araştırmaya koyulmasını konu alıyor.
Söz müzikoloğa gelince İpek ÇEKEN’in muhteşem performansına değinmemek olmaz. Aslında pek diyecek kelime bulamıyorum. Çünkü oyunculuğunu anlatacak bir yetkim yok. Ama izleyici olarak şunu söyleyebilirim, muhteşem oyunculuğuyla bu sezon kadın oyuncu ödüllerinde ilk sıraya yazılmalı bence. Çok da kolay olmayan ( bana göre) bir rol üstlenmiş. Erdal KÜÇÜKKÖMÜRCÜ ’nün de hakkını vermek lazım. Tebessüm ettirirken bile Beethoven’ın yaşadıklarını bu kadar etkili bizlere aktardığı için… Oyunun en sevdiğim kısmı ise interaktif geçişler oldu. Oturduğumuz koltuğun da getirdiği şansla kendimizi oyunun içindeyken bulduk. Güzel sürprizlerle de dolu bir oyun olmuş.
Oyunun sonuna gelirsek… Bittiğini bile anlamadık. O kadar anlamadık, o kadar tüm salon kendini kaptırmış ki bir süre kimse alkışlamadı. Bu konuda biraz buruk ayrıldım salondan. Bu mükemmel oyunu, oyunculukları dakikalarca ayakta alkışlamak lazımdı. Eğer gidecek olursanız, benim yerime de ayakta alkışlayın. Oyunla ilgili tek eleştirim ise dekorun açılıp – kapanması esnasında çıkardığı seslerdi. Bir süre de olsa oyunun dışına çıkarıyor sizi. Bir de Akün sahnesinin soğukluğuna olacak eleştirim. Küçük Tiyatro’da önceki hafta geldiğimiz erime sıcaklığına, Akün Sahnesinde soğuk hava damgasını vurdu. Belki bir duyan olur ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder